3 Haziran 2010 Perşembe

İsrail'i En İyi Oray Savundu

Bütün dünyanın tepki gösterdiği, İsrail'in, insanlık dışı saldırısına en yaman savunma sahte ulusalcı Oray Eğin'den geldi.. Eğin'in Türkiye'yi suçlu ilan ettiği yazısı....


Analiz/Aktifhaber



Bu güne kadar kendisi gibi düşünmeyenleri sürekli Neo-Con'cu olmakla suçlayan Oray Eğin, Neo-Con uzantısı İsrail'in Türkiye vatandaşlarına karşı orantısız kanlı saldırısını meşrulaştıran maddeler sıraladı...

Yazısının baş tarafında 'müfettiş edasıyla İsrail'in yaptığının hatalı olduğunu bir çümleyle vurguladıktan sonra İsrail tezlerini bir bir sıraladı...

Dün akşama kadar kanal kanal gezerek, İsrail'in haksızlığını haklı göstermeye çalışan çakma gazeteci Rafael Sali'yi aşan yorumları bu gün köşesine taşıdı..

Akşam gibi Ulusalcı görüşlere ağırlıklı veren gazetenin en uç ulusalcı çevrenin tanıtımını gönüllü üslenen, gazetenin en ulusalcı yorumlarıyla ünlü 'agresif' yazarı Oray Eğin, bu gün 'gerçek görevinin' gereğini yerine getirdi.. Bütün dünyanın tepki koyduğu, her yelpazeden yazarın kınadığı yorumlara ters yorumu pervasızca yazdı..

Gazze'ye yardım edenleri baştan 'Anti-semitik' olmakla suçlayan, Gazze'deki insanları açlığa mahkum eden İsrail ambargosunu meşrulaştıran, İsrail'e rağmen yardıma koşan ve yardım edenleri engellemeyen devleti suçlayan, Pakistan ve Suriye ile ilişkilerimizede çok içerleyen İsrail'li ağzıyla yazdığı yazısı....



Oray Eğin/Akşam
Bu ölümlerin hesabını kimden soracağız

............................

Ayrıca İsrail devleti halen Gazze'de savaş halinde. Ambargolar herkes için hoşnutsuz olmasına rağmen, savaş içinde olan devletlerin başvurmak zorunda oldukları bir yöntem.

Ancak ilkesel olarak yardımlara karşı değil. İsrail, yardım konvoyları için belirli bir prosedür uygulanmasını istiyor. Aynı talebi Milli Görüş'çü ve anti-semitik çizgideki İnsani Yardım Vakfı'na da iletti.

Yardımlar yapılan güvenlik araştırmalarının ardından Gazze'ye ulaştırılıyor. İsrail'in bu güvenlik aramaları en fazla bir gün sürüyor, belli malzemeler bomba yapımına katkıda bulunduğu için ulaştırılmıyor ancak şabatta bile İsrail yardım malzemelerini iletiyor, güvenlik araştırmaları resmi tatil olan cuma günü bile yapılıyor.

Mavi Marmara gemisi ise bu prosedürü takip etmeyip, bir anlamda 'kendi bildiği yolda' ambargoyu delmek için Gazze'ye yanaşmakta ısrar etti.
Dün saldırıya uğrayan gemiden saat 04:00 civarında Aşdod Limanı'na gitmelerini istedi.

İsrail'in açık bir reddine ve tehdidine karşı 'Bu sefer bir şey olmaz' ya da 'Korkarlar vuramazlar' diye bile bile gidilebilir mi?
İsrail'in nasıl bir tavır takınacağı, geçmişte bu gibi durumlarda ne gibi tepkiler vereceği ortadaydı. Yıllardır orantısız güçle kendisini savunan bir devletin bir anda, sadece bir gemi geldi diye tavırlarını değiştirmesini de hiç kimse beklemiyordu.

Ne yazık ki, bu gemideki insanlar bile bile gittiler ölüme. Aynı gemide kendileri için karar veremeyecek kadar küçük yaşta çocukların da anne-babaları tarafından yolculuğa dahil edildiğini unutmayalım.
İsrail'in bu gemiye karşı kullandığı orantısız güç asla bu yardım konvoyunun tartışmalı motivasyonunu ortadan kaldırmıyor. Üstelik, Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı'nın böylesi bir saldırı ihtimalini bilmemesi, öngörememesi de imkansız.


İki soru meşrudur:

- Bu geminin yola çıkmasına seyirci kalanlardan, hatta bilakis destekleyenlerden, uyarmayan ve engellemeyenlerden de hesap sorulması gerekmiyor mu?

- Tüm uyarılarına, hedefteki ülkenin siciline bakmaksızın törenlerle bu geminin uğurlanmasında hiç mi çarpık taraf yok?

Bugün önemli olan, İsrail'e haklı olarak tepki vermek kadar Türkiye'nin dış politikasında zaafiyeti, herhangi bir uluslararası dengeyi gözetmeden kendi bildiğini yapma politikasını, kafasına göre kendine rol biçme modelini de masaya yatırmamız gerekiyor.

Bu soruları yarına, öbür güne, acımız unutulana kadar erteleyemeyiz, bunun hesabını hemen sormalıyız.

Önce Suriye'yle, şimdi Pakistan'la yani terörü destekleyen ülkelerle vize kaldıran Türkiye'nin yeni dış politikası, yere göğe konulamayan, Kissinger muamelesi yapılan, durmaksızın 'gaza getirilen' Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun adımlarını yeniden düşünmesi gerekmiyor mu?
20'ye yakın sivilin ölümüne sebep İsrailli askerlerin kurşunları olduğu kadar, o sivilleri törenlerle, onlara kahramanlık payeleri biçerek, diplomasiyi hiçe sayarak sonu belli yolculuğa uğurlayanlardır da.
Kimse kimseyi kandırmasın, ortada iki başlı bir mesele var: İsrail'in orantısız güç kullanımı ve Türkiye'nin hükümet sorunu.

Hiç yorum yok:

Kategoriler

"Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir... Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir… Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır..."
Mustafa Kemal ATATÜRK