16 Mayıs 2008 Cuma

Rusya'nın İttifak Arayışlarında Türkiye Seçeneği

Çin, Hindistan, İran gibi Asya ülkeleri yanı sıra dağılan Sovyet coğrafyasında yeni ittifaklar oluşturma gayretleri içersinde olan Rusya için AB’ye dahil olma düşüncesi gerçekten radikal bir politik rota sapmadır.

Türkiye olarak bizlerin beklentisi ise Rusya’nın dış politikadaki ittifak arayışları sırasında Türkiye’nin de bir alternatif olarak değerlendirilmesidir.


“Globalleşme” veya Türkçedeki tartışılan çevirisiyle “Küreselleşme” kapsamında ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda ortaya çıkan gelişmeler ülkeleri değişen koşullar paralelinde yeni pozisyonlar almaya zorluyor.

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Boris Yeltsin idaresindeki Rusya için değişimlerin hızlı yaşanamadığı dönem değerlendirmesi yapıldı. Yeltsin peşi sıra yönetime gelen Putin iktidarlığındaki Rusya’nın durumuna ilişkin değerlendirmeler ise; Putin’in başarılı olduğu görüşü yanı sıra muhaliflerine karşı acımasız davrandığı şeklinde gündeme geldi.

Rusya’nın kaderini belirleyen şahıslardan belki en etkilisi, bir döneme adını perçinlemiş olan Gorbaçov’dur. Sovyetlerin dağılmasına yol açan “Glasnost” ve “Perestroika” isimli siyasi ve ekonomik politikalar Gorbaçov liderliğinde gerçekleşmiştir.

Radikal kararlar olma niteliği tartışılamayacak sözkonusu uygulamaları hayata geçiren ve bu özelliği nedeniyle 1990 Nobel barış ödülünü alan Gorbaçov, bugünlerde Rusya’nın geleceğine yönelik politikaları kendisine özgü farklı bakış açısıyla gündeme getiriyor.

Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de düzenlenen “Dünya Politika Formu”nun açılışında konuşan Gorbaçov bu kez;

“AB’nin, küresel etkinliğini artırabilmesi için Rusya ile daha yakın ilişki kurması gerektiğini”

vurguluyor.

Gorbaçov’a göre; Rusya'nın yakın gelecekte AB üyesi olması ihtimali yok. Ancak AB ve Moskova arasında "ileri işbirliği" için kuralları belirleyen bir belge tasarlanabilir.

Gorbaçov, AB ve Rusya ilişkileri geliştirilmediği takdirde Avrupa'nın dünyada güç merkezi olamayacağını, Avrupa'nın güç merkezi olmasının dünyada dengeleri için önemli olduğunu, bunun gerçekleşmemesi halinde de küresel süreçlerin etkisiz kalacağını, Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra AB'nin küresel olaylarda, "açık ve bağımsız bir ses" olamadığını ve bu nedenle uluslararası siyasetlerde büyük sorunlar/yanlışlar ortaya çıktığını söylüyor.

Peki neydi bu AB’nin etkisiz kalması dolayısıyla ortaya çıkan yanlışlar?

Gorbaçov konuşmasının devamında bu konuya da açıklık getiriyor ve ABD’nin Irak’a yönelik gerçekleştirdiği askeri müdahale sırasında AB’nin sessiz kaldığını, potansiyelini kullanmayan Avrupa’nın, bu davranışıyla ABD'nin tekel olmasına izin verdiğini kaydediyor.

Gorbaçov tarafından AB’ye yönelik suçlama niteliğindeki bu açıklama aslında önemli itirafları da içeriyor.

İtirafları sıralamak gerekirse;

- Avrupa Birliği ülkeleri, ABD’nin Irak’a yönelik müdahalesinde sessiz kalarak gerçekleşen uygulamaya bir çeşit “izin” vermiştir.

- ABD siyasi, ekonomik ve askeri faaliyetlerinde AB’nin mevcut potansiyelini kullanamayacağını düşünerek kendisini tek süper güç olarak görmektedir.

- Rusya, Irak’a yönelik gerçekleşen müdahalenin haksız olduğunu bilmesine rağmen kendisini yeterince güçlü hissedemediği için ABD’ye karşı çıkarak engel olamamıştır.

Gorbaçov açısından itirafların en acısı, Rusya’nın ABD karşısındaki çaresizliği olsa gerek.

Rusya’nın AB ile birlikte hareket etme gerekliliğinin arka planında bu çaresizliğin bulunduğunu görmek hiç de zor değil. Ancak AB’den bu konuda yardım/işbirliği beklemek ne derece doğrudur, sorgulamak gerekiyor.

Çin, Hindistan, İran gibi Asya ülkeleri yanı sıra dağılan Sovyet coğrafyasında yeni ittifaklar oluşturma gayretleri içersinde olan Rusya için AB’ye dahil olma düşüncesi gerçekten radikal bir politik rota sapmadır.

Türkiye olarak bizlerin beklentisi ise Rusya’nın dış politikadaki ittifak arayışları sırasında Türkiye’nin de bir alternatif olarak değerlendirilmesidir.

Rusya tarihi ve coğrafi açılardan Türkiye için gerçekten önemli bir ülkedir ve her geçen gün gelişen ticari/ekonomik ilişkilerin ortak bir siyasi zemine oturtulması zorunluluğu vardır.

Ayrıca Rusya’nın Irak’ta sürdürülen ABD politikalarından duyduğu rahatsızlık konusunda, Türkiye ile birlikte yürüteceği askeri, siyasi ve ekonomik çalışmaların Rusya’ya ne gibi imkanlar/avantajlar sağlayacağı tarihi komşumuz tarafından iyi analiz edilmelidir.

Hiç yorum yok:

Kategoriler

"Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir... Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir… Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır..."
Mustafa Kemal ATATÜRK