9 Nisan 2008 Çarşamba

Illuminati Tarikatı

Illuminati 1 Mayıs 1776 da adam Weishaupt tarafından Bavyera-Almanya’da kurulmuştur
Weishaupt Ingolstadt Üniversitesinde hukuk profesörü iken masonik eğilimlere (Kabbalah’ya) merak sarmış ve gizli bir örgüt kurmuştur. Bu dönemlerde Avrupa’da masonik gizli örgüt kurma eğilimi çok yaygındı ve 200 civarında gizli örgüt veya masonik rit kurulmuştur. Almanya’daki Illuminati daha sonra polis tarafından dağıtılmış ve yer altına inmiş, orada pek çok örgüte kol verip, eni örgütlerin tohumlarını atmıştır. Illuminati’nin bir yan kolu da Yılan Kardeşliği (Brotherhood of Serpents)dır. Daha sonra satanizme kol verecek olan Seth Rahipleri de yılan sembolünü kullanmışlardır. Bu kol çok eskilere, Mısır’a kadar uzanır. Dizide buna değinilmektedir.
Illuminatinin daha sonra çok güçlendiği ve 1832’de Yale Üniversitesi’nde General William Russel ve Alphonso Taft tarafından Skulls and Bones Society olarak kurulduğu rivayet edilmektedir. SBS, Illuminatinin ABD’deki devamıdır. Alphonso Taft daha sonra ABD başkanı ve SBS üyesi olan William Howard Taft’ın da babasıdır. Illuminati’nin Gül Haç gizli örgütü ile direkt ilişkisi olduğu bilinmektedir, Gül Haç örgütü geçmişi Yahudi ve Siyon teşkilatlarına dayanan gizli bir yapılanmadır, bugün California’da merkezi vardır ve uluslararası olarak çalışmaktadır.
Bu gizli örgütlerin terör örgütlerinden özde pek bir farkı yoktur; terör örgütleri bomba ve silahla terör ve anarşi yaratırlar. Illimunati, SBS, CFR (Council on Foreign Relations – Dış İlişkiler Konseyi) ve benzerleri ise anarşi ve kaosu yani Ordo ab Chao’yu (kaostan düzen) imza yetkisi, uluslararası strateji, paranın kontrolü, borsanın kontrolü ve mafyanın indirekt kontrolü ile yaratırlar. Bu örgütlerin hepsi aslında birer mafya kuruluşudur.
Dizide Dan Brown’un ‘’Melekler ve Şeytanlar’’ kitabı üzerinden ismi telaffuz edilen Illuminati adını ve üyelerini inanılmaz bir sır gibi saklayan ve ölümcül bir kuruluştur. Bugün hemen her ülkede mevcuttur. ABD başkanlarının pek çoğu İlluminati’den ya icazet alırlar yada üyesidirler. Bu gizli örgüte ihanet edenlerin veya dışarı sır sızdıranların cezası kayıtsız şartsız ölümdür. Illuminatinin NATo ile veya Gladyo gibi yeraltı örgütleri ile de ilişkisi olduğu sanılmaktadır. Bilindiği üzere İtalya’da Lucio Gelli’nin kurmuş olduğu P2 Mason Locası pek çok cinayet işlemiş, yolsuzluğa karışmış ve devlet içinde devlet haline gelmiştir; bu locada daha sonra görülmüştür ki pek çok yargıç, işadamı, general, politikacı ve bakan bulunmaktaydı. P2 Locası’nın arkasında Amerikan dahil farklı ulusların istihbarat örgütleri vardı.
Skulls And Bones Society (kuru kafa ve kemikler örgütü)
Baba ve oğul George Bush’un da üyesi olduğu SBS, merkezi Connecticut Yale Üniversitesi’nde olan çok gizli bir cemiyettir. Her yıl bu örgüte sadece 15 kişi girebilir, ama bu 15 kişi daha sonra ABD’de en kilit noktalara getirilir, ayrıca akrabaları ve dostları da bu elitizmden paylarını alırlar. Sayıları az olmasına rağmen etkileri fazladır ve bir çember içindeki merkez usulüyle çalışırlar. Yani bir çemberdeki çeşitli noktaların kontrolü bir SBS üyesinde ise, onlar için sorun çözülmüştür, bu nedenle üyelerini yönetici ve etkin çemberlerin merkezine koyarlar.
SBS’nin son 150 yılda 2500’den fazla üyesi olmuştur. SBS, Bohem Klübü ve CFR ile birlikte, Yeni Dünya Düzeni’nin temel ideologlarından biridir.
Bu gizli cemiyete girebilmek ancak davetle mümkündür ve gizli inisiasyon töreni masonlarınkine çok benzer. İnisiasyon törenlerinde denekler çırılçıplak soyunup bir tabuta girerler, bu tabuttan çıktıklarında yeniden doğmuş sayılırlar. Birbirlerini özel tanıma yöntemleri vardır. Son yüzyılda SBS üyeleri ABD’de en kilit noktalara gelmişlerdir ve özellikle belirli ailelerden seçilen kişiler özenle bu gruba alınır. Bu cemiyete girebilmek için temel özellik WASP olmaktadır (White: Beyaz: Anglo Sakson ve Protestan). Başka ırka veya geçmişe mensup, başak dinden olanlar bu yapıya giremez.
SBS toplumdaki hemen her yapıya girmiştir. Bunların içinde Beyaz Saray, Yüce Divan, Medya, İş ve Endüstri, Federal Banka sistemi, kanun yapıcı kurullar, istihbarat örgütleri ve ordu, mahkemeler vb. vardır. SBS’nin temel ideolojisi Anglo Sakson ve Protestan beyazların dünyadaki hakimiyetini sağlamaktır, ideolojisi faşistir ve her iki dünya savaşında da bu cemiyet çok önemli roller oynamıştır. Bohem Kulübü ve CFR ile birlikte SBS, Yeni Dünya Düzeni’nin yaratıcısıdır.
Bahsedilen Bohem Kulübü’nü ise ünlü Stanley Kubrick’in ‘Eyes Wide Shut’ (Gözü Tamamen Kapalı) filmiyle hatırlayabiliriz. Kubrick bu filmde Bohem Kulübünü anlatmak istemiştir. Bu klüp California’da hakikaten vardır, gerek Kurtlar Vadisi’ndeki, gerekse Eyes Wide Shut’taki törensel sahneler bu kulüpte gerçekten yaşanmaktadır
Gizli Örgütlerin Mafya Bağlantılarıİlk bankacılık, tefecilik ve seyahat çeki sistemini kuranlarında, bu gizli örgütlerin atası olan tapınak şövalyeleri olduğunu unutmamak gerekli. Tapınakçılar, Haçlı Seferleri sırasında Kudüs’e giden Hacıların korumak görevini ekonomik bir güce dönüştürmüşler, kendilerine has gizemli bir alt kültür kurmuşlardı. Bugün pek çok masonik sembol, tapınakçılardan gelmektedir. Tapınakçılar Vatikan‘la ters düştüler ve daha sonra büyücülük iddialarıyla yakıldılar. İskoçya’ya kaçan Tapınakçılar’ın bazı masonik ritler kurduğu hakkında elimizde kesin bir bilgi vardır.
Bu tip gizli örgütler parayı kontrol ettikleri ve sınırsız güç arayışında oldukları için, kaçınılmaz olarak kendi mafyalarını kendileri kuracaklar veya varolan mafyayı kullanacaklardır: Tıpkı pek çok istihbarat örgütünün yaptığı gibi. Bu teşkilatlar kara paranın ve uyuşturucu ticaretinin de tamamen içindedirler. Önemli makamları ve sınırlar ötesi kilit noktaları kontrol ettikten sonra uyuşturucu trafiğini yönlendirmek hiç de zor değildir. Var olan mafya ve büyük işadamlarının bu gizli örgütlerden sıcak kara para nedeni ile yardım istemeleri de kaçınılmazdı: sonuçta tüm kapitalist ekonomiyi bu gizli mafyöz örgütler yönetir. Bu örgütler dünyada atmakta olan 1 – 1.5 trilyon dolar uyuşturucu parasını kayıtsız şartsız kontrol ederler. Ayrıca bu para, beyaz kadın ticareti, silah ticareti, ilaç endüstrisi,petrol endüstrisi ile içiçedir. Tıpkı dizide anlatıldığı gibi mafya piyondur, bu örgütler ise sistemin patronlarıdırlar.
Dizideki Örgüt Nedir?
’Siz kardeşim, Büyük Ortadoğu’ya demokrasinin geleceğine, bizim ekonomik sistemlerimizin kurulacağına, kültürel dönüşümün sağlanacağına inanmadınız. Bu nedenle özgürleştirme stratejisine destek vermediniz.
Dünyanın geleceğini her zaman olduğu gibi biz belirleyeceğiz, hem de size rağmen kardeşim.
1 Mart tezkeresinin meclisten geçirilmesi için yeterli derecede çalışmadınız. Kardeşlerimiz bu özgürleştirme stratejisi için milyarlarca dolarını vermiştir. Bizler Türkiye’deki bazı havaalanları ve limanların kiralanması için mütabakatlar bile yapmıştık. Sonra ne oldu, Amerikan 4’üncü Piyade Tümenini taşıyan gemiler Akdeniz’de çakılı kaldılar. Siz kardeşim ve o gün bu stratejimize karşı çıkanlar: ister asker, ister politikacı olsun bunun hesabını verecektir.
Siz binlerce kardeşimizin yaşadığı büyük dostumuz Amerika’ya karşı oluşturulan nefret cephesini bile dağıtamadınız. Siz bize inanmadınız! Biz bize inanan kardeşlerimizle yolumuza devam etmek istiyoruz’’ (Dizideki tören sahnesinden alıntıdır)Dizideki örgüt Illuminati’yi çağrıştırsa da, aslında hiç ortaya çıkmayan ama Illuminati’nin veya SBS’un tepesindeki bir başka örgütü andırmaktadır. Bu örgütün tüm dünyaya hakim olmak ve ulus devletleri çökertmek istediği, öncelikle ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın açıkladığı gibi Büyük Ortadoğu Projesi’yle 22 ülkenin sınırını değiştirmek istediği anlaşılmaktadır. Senarist’in büyük olasılıkta kendisinin de bilmediği hipotetik çok daha gizli bir örgütten bahsedilmektedir. Böyle bir örgütün var olma olasılığı, diğer gizli örgütlerden edinilen bilgilere göre güçlüdür.
7 Başlı Yılanın Esrarı
yılan pek çok örgütte sembol olarak kullanılmıştır. Mısır’da ve Uzakdoğu’da güç, kontrol altına alma, yüksek bilinç, büyü ve bilgelik sembolü idi. Mu ve Atlantis uygarlıklarında bile bahsedilmektedir. Galaksiler ötesi bir uygarlığa, gelişmiş kozmik varlıklara ait bir sembolizasyondur. Hikayeye göre eski geleneklerde, bu varlıkların, dünyalılarla irtibata girdikleri anlatılmıştır. 7 asal sayısı ise pek çok nümerolojik kültte kullanılmıştır, farklı sihirli anlamlara sahiptir: Yedi çakra, dünyanın yedi günde yaratılması, yükselmenin yedi seviyesi…
Yılan sembolünün birde Siyon Protokolleri’nde güçlü bir anlam kazandığını görüyoruz. Bilindiği üzere Siyon Protokolleri Yahudiler tarafndan kaleme alınmış, diğer ulusları ve dünyayı nasıl sömürge haline getireceklerini planlayan ünlü bir yazıttır. Temel hedef ise evrene hükmekmektir, bu gerçekleşince kalıcı barışın geleceğine inanırlar. İlk kez 1905’te ciddi bir ideoloji olarak basılı hale getirilen protokoller’in oluşumu M.Ö. 929’a uzanıyor. O zaman ki ismi ‘’Siyon’un Barbili Kabbalah Bilgelerinin Protokolleri’dir. Yılan, Siyon Protokolleri’nde belirtilmektedir olan haritanın önemli bir sembolizmasıdır. Vaat edilmiş Topraklar’ın kurtarılması ve Büyük İsrail’in kuruluşunun ‘’sembolik yılanın sakin sinsiliği’’yle mümkün olacağına işaret edilmiştir.
Burada yılanın başı Yahudi Bilgeleri’ni, vücudu ise Yahudi halkını temsil etmektedir. Protokollerde belirtilen dünyayı ele geçirme planında, Büyük İsrail’in kurulması için önce Avrupa’nın her anlamda zayıflatılması gerektiği yazar. Yılanın güzergahı önce Moskova, Kiev ve Odesa’yı işaret eder. Projeye göre Konstantinople (İstanbul) ise Kudüs’ün alınmasından sonra fethedilmesi gereken son kaledir.
Tarih boyunca gizlenen bu bilgiler, başta artık oyunu kaybettiğine inanan Vatikan’ın gizli örgütü Opus Dei tarafından her geçen gün deşifre edilmektedir.
Bu Örgütler Türkiye’de Etkililer Mi?
Bu tip masonik örgütlerin tabii ki Türkiye’deki bağlantıları ve mafyatik uzantıları vardır. Bu olguya Susurluk kazasında ve Türk Gladyosu’nda rastladık. P2 locası benzeri yapılanmalar Türkiye’de de mevcut. Abdullah Çatlı, Mehmet Ali Ağca, Cem Ersever ve gruplarının etkinliğini Papa süikastinden, KGB ve CIA’ye, Bulgar Kintex şirketine, Eşref Bitlis ve Özdemir Sabancı cinayetine kadar pek çok yerde gördük. Bu kişilerin örgütlenmelerinin arkasından uyuşturucu, beyaz-kadın ticareti, kara para, petrol şirketleri, CIA-Mossad ve diğer istihbarat örgütleri ve pek çok başka kirli iş çıktı. Talat Turhan’ın ortaya çıkarttığı NATO ve Gladyo tarafından palazlandırılan Gayri Nizami Harp Örgütleri (kontrgerilla) ve ‘Ayaklanmaları Bastırma Talimnamesi’ (FM 31-15) bu operasyonlara iyi bir örnektir. Bu talimname paralelinde, pek çok ülkede olduğu gibi ortada bir ayaklanma veya isyan olmadığı halde, gerek sol gerekse sağ kökenli bazı paramiliter güçler kullanılıp, ülkede kaos ve kardeş kavgası yaratılmıştır. Sözde komünizmle mücadele adı altında, hem radikal sol,hem Şeriatçı hem de ülkücü-ırkçı örgütler desteklenmiş ve birbirine kırdırılıp, gizli örgüt kontrollü darbe ortamı hazırlanmıştır. Bütün bunlar ulusalcı örgütlenmelerin kırılmasına ve gizli örgütlerin kaosu kullanarak kayıtsız şartsız hakimiyetlerine ve devletin ekonomilerini çökertmelerine yol açmıştır. Bu sırada çarpıştırılan taşeron örgütler her türlü uyuşturucu ve silah kaçakçılığı işine girmişlerdir. Suat Parlar’ın ve Talat Turhan’ın kitaplarından örnekler çoğaltılabilir. İnanılmaz bir ağ örüldüğünü ve bu örgütlerin masonik yabancı örgütlerle bağlantıları olduğu görüldüDünyanın Derin Devleti’Evet, bu uluslararası örgütler temelde Yahudi felsefesinden ve Kabbalah’dan yola çıkarak Büyük İsrail’i kurmayı hedefliyorlar. Bu nedenle bir derin dünya devleti kurmayı amaçlamışlardır. Bu yapının örneğine CFR içindeki Yahudi örgütlenmesinde rastlıyoruz. CFR’yi kuranlar temelde Yahudi’dir ve bugün ABD’yi kontrol etmektedirler. Bilderberg ise Avrupa’yı kontrol etmek için 1954’te Hollanda’da kurulmuştur ve Yahudiler etkin rol almıştır. Daha sonra 1973’te üç Yahudi (David Rockefeller, Henry Kissinger, Zbigniew Brzedzinski) tarafından kurulan Trilateral Komisyon Kuzey Amerika, Avrupa ve japonya’yı kontrol etmek için inşa edilmiştir. Dolayısıyla tüm dünya ekonomisi ve kapitalist sistem bu örgütlerin kontrolü altında geliştirilmiştir.
Bop Bu Gizli Örgütlerin Bir Projesi Midir?
Öncelikle bu örgütler bazılarının sandığı gibi hayalet değildir, yani insanları korkutmak için bu örgütlerden bahsetmiyoruz. Bu Örgütleri deşifre etmeye çalışıyoruz. Önce deşifre etmek, sonra onlarla savaşmaya karşı insanlığı organize temek gerekli. Burada mücadele edilmesi gereken enperyalist örgütlerin ne olduğunu bilinmesi gerekli, Bilderberg, CFR, Trilateral Komisyon bunların bir pğarçası nokta. Bu gizli örgütlerin Türkiye’deki uzantılarını temel hedefleri Türkiye’yi parçalamak ve Türkleri köleleştirmek.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’de ulusalcı olmaya çalışan Derin Devlet yok edilmiştir, bunun yerine istihbarat örgütlerinin ve polis maddi kaynaklarını yurt dışından temin edildiği bir Yapay Derin Devlet şekillenmesi almıştır. Halbuki Devlet olabilmek için önce Ulusalcı Derin Devlet olması gerekir. ABD’de, Almanya’da, Fransa ve İngiltere’de kendine has geçmişi detaylı teorileri ve hesaplara danan Derin Devlet gelenekleri vardır, Bu ülkelerin hepsinin ulusalcı bir programı vardır, Hükümetlerin değişmesi bu programı değiştirmez. Halbuki Türkiye’de böyle bir program yoktur, Türk Derin Devleti başak ülkelerin Derin Devletlerinin kontrolü altındadır.
Bu noktada Kurtlar Vadisi çok önemli bir hususa dikkat çekmiştir: Derin Devletin ve Baronların kimin emrinde ve kontrolünde olduğu. Son 50 yıldır yöneticilerinin CIA tarafından kurulmuş olan Bilderberg üyesi olduğu bir ülkede bir televizyon dizisiyle bu durumun sorgulanması çok zekicedir.
BOP ABD Derin Devletinin yada SBS’nin saldırgan ve emperyalist bir projesidir. Dizide Baron’un öldürülmesinin sebebi olarak gösterilen BOP’a destek vermemek, bahsettiğimiz Derin Dünya Devletinin bir idealini yerine getirmemek anlamına gelmekteydi. Bilindiğini üzere BOP, Türkiye’nin de dahil olduğu 22 ülkenin sınırlarını baştan değiştirmeyi ve Tüm Ortadoğu Petrol, Doğalgaz, Su, Bor ve Uyuşturucu alanlarını ele geçirmeye amaçlamaktadır. BOP, Illuminati veya onun üzerindeki bir örgütün dünyaya tamamen hakim olma projesidir. Tabii ki işin içinde Evangelistlerin de girdiği gizli ve Kabbalistik bir Yahudi gizemciliği de vardır.
Bugün Sultanahmet Meydanı’nda bulunan ve M.Ö. 1547 de Firavun 3’üncü Tutmosis zamanında inşa edilmiş olan Dikilitaş, Bizans İmparatoru Constantinus tarafından Mısır’daki Karnak Tapınağı‘ndan getirilmiştir. Üzerindeki hiyerogliflerde Tutmosis’in zaferleri anlatılır: ‘’18’inci sülaleden yukarı ve aşağı Mısır’ın sahibi3’üncü Tutmosis bütün denizleri ve nehirleri hükmü altına alarak hükümdarlığın otuzuncu bayram yılında bu sütunu daha nice zamanların getireceği bayramlar için yaptırdı ve dikti. Horus2un bahsettiği kuvvet, servet, şiddetle Tutmosis, aleme güneş gibi ışık saçacak bu eserle babası tanrı Amon Ra’ya saygısını sunduktan sonra ülkesinin hududunu Mezopotamya’ya götürmeye azmetti.’’ Taşın üzerindeki hiyerogliflerde yanından merdiven sarkıtılmış bir ufo figürü de vardır.
Baron’un cesedinin dibine atıldığı Dikilitaş’tan bir görüntü: Dilini tutmadığı için ağzı yok edilerek cezalandırılanlar
’Dizideki Maskeli Adamlar Ortadoğu’ya Yön Verme İddiasındaki Güçlerdir’’
Bahadır Özdener- Kurtlar Vadisi Senaryo EkibiSüleyman Çakır’ı öldürdüğümüzde de büyük bir sansasyon olmuştu. Bizim tek açıklamamız: bu tip adamlar gerçek hayatta olduğu gibi Kurtlar Vadisi’nde de ‘’kalemi kırılıp en zavallı şekilde yok edilirlerdi… Baron’un ölümü konusuna gelince… Karahanlı daha önce verdiği konferans da bombalı suikast sonucu da öldürülebilirdi, yine daha önce evinin içine sokulan suikastçi kız tarafından da öldürülebilirdi… Her iki suikastden de neticede şans eseri kurtuldu… Ama gerek gerçekleştirdiğimiz nihai yolla, gerekse yukarda saydığımız diğer iki yolla, yani nasıl öldürülürse öldürülsün, bizim tezimiz’’Baronları baron yapan güçler, baronları baronluklarından da ederler. ‘’ Bunun tek yolu ölüm değil ama biz ölüm hikayemizle Efe- Ali-Polat üçgenini de birleştirmiş olduk… Karahanlıyı öldüren maskeli adamlar kimdir peki? Ortadoğu’ya yön verme iddiasında olan güçlerdir… Şüphesiz hikayemiz bu süreçten sonra maskeli adamların kim olduklarıdır. Bundan sonra da hikayenin gerektirdiği şekilde tekrar karşımıza çıkacaklar. Gösterdiğimiz maskeli adamlar içi kamuoyunda ‘’illimunati,tapınak şövalyeleri, Evangelistler, masonlar’’ şeklinde çeşitli organizasyonlara yahut gruplara atıflarda bulunuyor. Ancak çok net ifade etmemiz gerekir ki, senaryo grubumuzun bu yapılanmaların herhangi birini deşifre etmek gibi bir gayesi yoktur. Bizim için bir teki değil, hepsinin çeşitli unsurları ilgi çekicidir. Baron’un cesedinin atıldığı yere gelince… İstanbul Sultanahmet’te bulunan ‘’Dikilitaş’ın tarihini, İstanbul’daki tarihini, üstünde yazılanların manasını iyi anlamak gerekir. Şu kadarını söyleyebiliriz ki, İstanbul ‘’Dünyanın Merkezi’’dir.Kaynak: Haftalık Dergisi
Kurtlar Vadisi ve Tapınak ŞövalyeleriKurtlar Vadisi’nin son bölümünde dizinin ‘karizmatik karakteri’ Baron Mehmet Karahanlı’nın Türk televizyon dizilerinde ‘ilk kez gördüğümüz bir ritüelle’ öldürülmesi oldukça ilgi çekti.
Baron, Türkiye’nin en büyük mafya oluşumunun ‘görünen’ lideri, karar vericisi, kaşını kaldırdığında ‘alemin sallandığı’ en büyük güç odağıydı.
Senaristler uzunca bir süre bu kurguyu devam ettirdiler.
Baron o kadar güçlüydü ki, sadece yeraltı dünyasını yönetmekle kalmıyor, devlet içinde pek çok işi ‘rahatlıkla’ çözebiliyor, uluslararası bağlantıları sayesinde eli kolu her yere uzanıyor, istihbarat örgütünün en tepesindekilerle sorunsuzca görüşebiliyordu.
Dizinin uzunca zamana yayılan serüveni içinde Baron’un ABD yanlısı, Büyük Ortadoğu Projesi’nin gönüllü destekçisi olduğu kısa vurgular ile geçiştirilmiş; daha çok suç örgütünün problemsiz çalışmasını sağlayan ‘büyük beyin’ ve otorite olarak lanse edilmişti.
Peki neden ölümü böylesine ‘kafa karıştırıcı bir sonla’ gerçekleştirildi?
Alta tarafı bir dizi, dizi de bir ‘kurmacadan ibarettir’ ve orada olan biteni bu kadar tartışmaya gerek yok ta diyebilirsiniz.
Ama unutmayın ki Kurtlar Vadisi ‘özel televizyon tarihinin en çok izlenen dizisi’.
Yayınlandığı saatlerde bir zamanlar Dallas dizisinin sokakları boşaltmasına benzer bir etkiye sahip.
Çakır karakterinin ölümünün neredeyse ‘toplumsal bir olaya’ dönüştüğünü de hatırlatmak isteriz. Yani, Baron’a bu sonu hazırlayanların eninde sonunda tüm bu kurgunun da ciddi bir tartışma üreteceğini bilmemeleri imkansız.
Doğal olarak da şimdi bu soru soruluyor; ‘Baron’u öldürenler kim?’
Karahanlı’nın üyesi olduğu örgüt ‘en yakını’ Kılıç’ın dahi bilmediği bir yapılanma.
Böyle olunca da biz ‘komplo teorisyenlerine’ muazzam bir ‘senaryo kurma kaynağı’ çıkmış oluyor.
Tapınak Şövalyeleri ya da İllimunati vurgusu buradan yola çıkıyor.
İlluminati’nin öne çıkmasının nedeni Baron’un kızı Safiye’nin okuduğu Dan Brown’un ‘Melekler ve Şeytanlar’ romanı.
Ancak romanın konusu bu genel yaklaşımı çürütür cinsten.
Melekler ve Şeytanlar romanı, İlluminati ile bilenen ve’Kilise ile mücadeleyi’ esas almak üzere kurulu bir gizli cemiyetin adını kullanan, aslında Kilise’yi yüceltme amacı taşıyan Papa vekili Kardinal’in ‘büyük planı’ üzerine kuruluydu.
O romanda İllimunati’nin artık ‘tarihe karışan bir örgüt’ olduğu özellikle belirtiliyordu.
Yani Safiye’nin o romanı okumasından dolayı kurulan İllimunati bağlantısı ‘temelsiz’ kalıyor.
Geriye kalan en güçlü alternatif ‘Tapınak Şövalyeleri’
Dan Brown’un dünyayı karıştıran diğer romanı ‘Da Vinci Şifresi’ Tapınak Şövalyelerinin Hristiyanlığın bütün temel öğretilerini değiştirecek ‘bir sırra’ sahip oldukları için büyük güce ve servete kavuştukları tezi üzerine kurulu.
Romanın ana fikri, Vatikan’ın yüzyıllardır dışladığı ‘kutsal dişinin’ -yani Hz. İsa’nın karısı Magdalalalı Meryem’in- aslında var olduğu, bilinenin -ya da Kilise’nin iddia ettiğinin- aksine Hz. İsa’nın ‘soyunun yaşadığı’ ve bu ‘kutsal soyu koruma görevinin’ de Tapınak Şövalyelerine ait olduğudur.
Tarihsel kronolojiye göre Kudüs’teki Süleyman Tapınağı’nın altında ‘Hz. İsa’nın evlendiği ve çocuklarının olduğuna’ dair belgeleri bulan Tapınak Şövalyeleri, bu sırrı ‘ifşa etmemeleri karşılığında’ Kilise tarafından büyük servet ve nüfuz sağlanarak ödüllendirilirler.
Ancak şövalyeler aldıkları ‘rüşvete rağmen’ sırrı korumayı, yüzlerce yıl taşımayı, günü geldiğinde de açıklamayı ‘varlık nedeni’ sayarlar.
Da Vinci başta olmak üzere aynı zamanda ‘Masonluğun büyük üstadları’ bu sırrı özellikle sanat eserlerinde daima vurgularlar.
Bu vurgular, Tapınak Şövalyeleri ve sonrasındaki Masonlar için adeta ‘haberleşme kanalına’ dönüşür.
Dan Brown’ın romanı da bu sırrı bilenleri ‘yok etmek’ için başlayan ‘seri cinayetlerin fitillemesi’ ile başlar ve soluksuz bir biçimde Hz. İsa’nın eşi Magdalalalı Meryem’in Fransa’daki meşhur cam pramidin altındaki mezarına ulaşılması ile son bulur.
Aynı zamanda Hz. İsa’nın soyundan gelen roman kahramanının kendi gerçeğini keşfetmesi de romanın ‘kurgusal şok dalgasıdır’.
Kurtlar Vadisi’nin büyük Baron’u seyirciyi ‘şok’ eden bir sonla diziye veda ederken, komplo teorisyenlerine de pek çok malzeme verdi.
MASONLUĞUN TEMELİTapınak Şovalyeleri, Haçlı Seferleri sırasında kurdukları kalelerde (Anadolu'dan Kudüs'e kadar) kendi alt kültürlerini ve gizli haberleşme yöntemlerini, felsefi ve sosyal sistemlerini oluşturan ve bankerlikle uğraşan, hatta seyahat çeklerini icat eden bir gizli örgüt olarak ele alınabilir..
doların üstündeki "mason ilahı lusiferin dünyayı izleyen gözü ve latince "yeni dünya düzeni" yazısı.. alltta da 1776 illuminatinin kuruluş tarihi(kimileri bunu amerikanın kuruluş tarihi sansa da..)
Bugün bu gizli örgütleri aşamazsanız, dünyanın hiçbir yerinde sesinizi duyurup hakkınızı arayamazsınız. Çünkü kanunları onlar yapmaktalar, kara ve ak parayı onlar kontrol etmekteler, polisi ve istihbarat örgütlerini, endüstri ve bilimi onlar yönetmekteler, teknoloji ve bilgiyi onlar yönlendirmekteler. Dünyayı işgal eden ve her yere nüfuz etmiş bu Yeni Dünya Düzeni'nin örgütlenmesini aşamadıkça ne bağımsızlığınız var olabilir, ne de bir ulus olabilirsiniz.
Vatikan Papalık mafyası, Malta ve Tapınak Şovalyeleri'nin güçlenmesinden ve bağımsızlaşmasından rahatsız olunca onları ülkelerine çağırır. Zaten kendi alt kültürleri içinde Selçuklu, Sufi, Arap kültürleriyle kaynaşmış, Yunanlıların Arapçaya çevrilmiş eserlerini okumuş ve kısmen de hermetizmle ve alkemi (simya) ile uğraşan bu şovalyelerin bazıları ülkelerine döndüklerinde özellikle Fransa ve İspanya'da cadı, büyücü diye yakılmışlar ve sonra da bunların bir kısmı 13. ve 14. yüzyıllarda İskoçya'ya kaçarak kendi alt kültürlerini oluşturmuşlar. Sonuçta bir süre sonra spekülatif masonluk denilen masonik örgütlenmeleri kurmuşlardır. Masonik örgütlenmeler diğer başka gizli örgütlenmelerin esasını oluşturmuş, hatta Fransız Devrimi'nin ve Amerikan Devrimi'nin gerçekleştirilmesinde felsefi ve örgütsel büyük katkı sağlamıştır. Fakat şu unutulmamalı ki ister İlluminati olsun, ister Skulls and Bones Society ve Bohemian Grove olsun, bunların hepsi Masonik gizli örgütlenmelerdir; törenleri, temel felsefeleri, beyin yıkama yöntemleri hep birbirine benzer. Bu gizli örgütlere giren herkes masonik bir geçmişe de sahiptir. İlluminati, Skulls and Bones Society, Bohemian Grove, Pilgrem Society, Atlantik Konsül, The Group (İngiltere) gibi gizli cemiyetler çok az kişi tarafından duyulmuşlardır ve bu gruplarla ilgili bilgiler pek çok ülkenin askeri veya sivil istihbarat örgütlerinde bile yoktur. Yukarıda sayılan cemiyetler son günlerde pek fazla adı geçen CFR (Dış İlişkiler Konseyi), Bilderberg ve Trilateral Komisyonun belkemiğini teşkil eder.
BOHEMIAN GROVE (BOHEMIAN KLÜBÜ)Bohemian Grove (BG), aynı Skulls and Bones Society gibi gizli amaçlar ve yöntemler için 1880'lerde California'da kurulmuş bir cemiyettir. Üyeleri, törenleri ve ne yaptıkları çok gizli tutulur. Merkezdeki çiftlik aynı anda yüzlerce kişinin hafta sonu toplantılarına katılabileceği niteliktedir. Her şehirde tapınakları vardır. Sembolleri Baykuş'tur. Kissenger ve Ronald Reagan'ın üyeleri olduğu bilinmektedir. Ama SBS, Pilgrem Society, Rotary Club gibi masonik cemiyetlerle iç içedirler. Bir söylentiye göre, BG'dan icazet alamayan bir istihbarat örgütünün başına getirilemez, başkan seçilemez. Üyeleri en kilit noktalardaki kişilerden oluşur; örneğin 1991'de BG'da olup da aynı zamanda önemli şirketlerde yönetici olanların sayısı şöyleydi: Bank of America 7 direktör, Pacific Gas and Electric 5 direktör, AT-T 4 direktör, First Interstate Bank 4 direktör, McKesson Corporation 4 direktör, Ford Motors 4 direktör, General Motors 3 direktör, Pacific Bell Telephone 3 direktör. Ayrıca pek çok istihbarat örgütünün başkanları veya üst düzey yöneticileri de BG veya SBS üyesidir. BG, SBS ile birlikte 1880'lerden beri Yeni Dünya Düzeninin ideologudur ve bu cemiyetlerdeki kişilerin çoğu ise Bilderberg, Trilateral Komisyon ve CFR'da yer alırlar (detaylı bilgi için Domhoff, 2000).
CFR (COUNCIL ON FOREIGN RELATIONS-DIŞ İLİŞKİLER KONSEYİ)
Bill Clinton, Antony Lake, Al Gore, George Bush, Warren Christopher, Colin Powell, Les Aspin, James Woolsey (eski CIA direktörü) gibi isimlerin CFR isimli bir komisyona kayıtlı olmaları herhalde sizleri bunca bilgiden sonra şaşırtmaz. Elimizdeki listeler burada yayınlanamayacak kadar fazladır. Ama dünyadaki en ciddi karar mercilerine gelenlerin bağlı oldukları bir örgüt olması herhalde doğal karşılanabilir, üstelik bunların bazıları Bilderberg veya Skulls and Bones Society üyesidirler. Yani hiç kimse hak ettiği ve olması gerektiği için bir pozisyonda değildir bu Yeni Dünya Düzeni'nde. İplerin altında ne kadar iyi oynayabildiği, ne kadar sır tuttuğu ve bu örgütlere ne kadar bağlı olduğu önemlidir onlar için.
CFR, 21 Temmuz 1921'de New York'ta kurulmuştur (Marrs 2000; Ross 2000). Daha ziyade New York ve Washington DC'de yaşayan elitlerden oluşan CFR'nin bugün finans, iletişim, akademi, istihbarat, teknoloji alanlarda en etkin konumlarda bulunan 3 bin 300 üyesi mevcuttur. Bu sayı bir zamanlar bin 600 ile sınırlıydı. Özellikle tüm FBI, CIA, DIA, DEA ve başka istihbarat şefleri bu örgütün de elemanıdır ve CFR'nin ilkelerinden dışarı çıkamazlar. CFR, 2. Dünya Savaşı'nda çok önemli bir rol oynadığı gibi, yayınladığı Foreign Affairs isimli dergi ile de çalışmalarını tüm dünyaya duyurur. CFR her ne kadar gizli olmayan bir görünüme sahip olsa da, bu gerçek değildir. CFR, SBS, Bilderberg gibi çok gizli bir örgüttür.
BİLDERBERGBilderberg, CFR ve öteki örgütlerin Avrupa ayağını ve etkinliğini teşkil etmek için Hollanda'da Oosterbeek şehrinde Bilderberg Oteli'nde 1954'te kurulmuştur. Dünyanın yönetimi ve küreselleşme konusunda her yıl farklı ülkelerde toplantılar yapar (Ross 2000, Marrs 2000). Toplantılar son derece gizli koşullarda ve özel ortamlarda yapılır. Katılanlar bu konuda hiçbir bilgi vermezler. "Spotlight" isimli bir dergileri de vardır.
Bilderberg'in kurucuları arasında Hollanda prensi Bernhard ve Polonyalı sosyolog Dr. Joseph Hieronim Retinger de vardır. Retinger, Bilderberg'in babası olarak bilinir. Bilderberg'in kuruluşunda, ABD istihbarat örgütlerinin, özellikle CIA'nın rolü olduğu çok iyi bilinmektedir. Prens Bernhard ise eski bir NAZİ SS üyesidir, 1937'de Hollanda prensesi ile evlenmiştir, ama Nazilerle olan yakın bağları çok iyi bilinmektedir (Marrs 2000). ABD'li gizli örgüt ve CFR üyelerinin bazıları da Bilderberg üyesidir.
Aslında Bilderberg, CFR'nin çok daha gizli bir biçimde uluslararası boyuta yayılmış halidir. Hedefi; Yeni Dünya Düzeni'ni ve ABD-İngiltere hâkimiyetini ve emperyalizmini tüm dünyaya yaymaktır. Her yıl yapılan çok gizli ortamdaki toplantıları; hem CIA, hem de o ülkenin istihbarat örgütü kontrol eder. Türkiye'de son 50 yıldır başa geçen ünlü politikacıların çoğunluğu Bilderberg üyesidir, halen bu gizli Bilderberg üyeleri Türkiye'nin etkin yönetiminde rol almaktadırlar. Türkiyedeki toplantılar şu ana dek 18-20 Eylül 1959'da Yeşilköy-İstanbul'da, 25-27 Nisan 1975'te (Çeşme'de Hotel Altın Yunus'ta) yapılmıştır. 2001'deki toplantı ise İsveç'te gerçekleşmiştir.
TRİLATERAL KOMİSYONTrilateral Komisyon (TR); 1973'te David Rockefeller ve Zbigniew Brzezinski tarafından kurulmuş gizli bir örgüttür (Sklar 1980, Ross 2000, Marrs 2000). Her ne kadar adresi, yeri, üyeleri belli ise de yaptığı aktivitelerin ardında gizli amaçlar ABD'li istihbarat örgütleri ve NATO'nun gizli özel savaş örgütleri vardır. ABD başkanlarının ve Avrupa, Amerika ve Japonya'daki yönetici kadroların çoğu TR üyesidir. Tüm dünyada TR, Bilderberg ve CFR birbirinin içine girmişlerdir ve her üçünün de üyesi olan 48 kişi vardır. Örneğin Bill Clinton, Brent Scowcroft ( Ulusal Güvenlik Konseyi), John Mark Deutsch (eski CIA direktörü), Robert Strange McNamara (Savunma Bakanlığı Sekreteri), Henry Kissenger, Walter Fritz Mondale ( Japonya Büyükelçisi) Benjamin Nye (Hazine Sekreteri) gibi dokunulmazlığı olan isimler her üç teşkilatın da üyesidirler. Tabii ki son saldırıda hangi örgüte ait kaç kişinin Pentagon ve ikiz kulelerde öldüğü bilinmemektedir.
Gül ve Haç Tarikatı
Gül ve Haç Örgütü, M.S. 46 yılında kurulan tarikat.Prieree De Sion 1188'de ORMUS (inisiye edilenler tarikatı veya tekris edilenler tarikatı) isimli tarikatın bir adının da l'Ordre de la Rose-Croix Veritax olduğunu rivayet etmektedir.
1614’te Cassel'de Wilhelm Wessel matbaası tarafından basılan, Genel Reform (Allegemeine und generale Reformation des gantzen weiten Welte, heneben der Fama Fraternitatis des löblichen Ordens des Rosenkreutzes an alle Gelehrte und Haupter Europae geschrieben) adlı kitabın esas kısmını 91. ve 118. sayfaları arasındaki Fama Faternitatis bölümü oluşturuyordu1. Fama Faternitatis, yaşamını özetlediği Christian Rosenkreutz tarafından yazılışından iki asır önce kurulan gizli bir kardeşlikten söz eder.
Hıristiyanlık içinde yer alan ancak agnostik Hıristiyanlar olarak tanımlanan gizli oluşumlar özü itibarıyla aynı. Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı ve Gül Haç kardeşliği gibi isimler altında bulunmuşlar. Günümüzdeki isimleri Gül Haç Tarikatı. Sion Tarikatı'nın kuruluşu 1099 yılı olarak biliniyor. Gül Haç Tarikatı'nın ilk ismine 17. yüzyılda Fama Fraternatis'te, Confessio Fraternatis ve The Chemical Wedding of Christian RosenKreuz'da rastlanıyor. Bu devirde yazılan ve Rosy Cross Manifestoları olarak bilinen üç eser bir Hıristiyan olan Rossy Cross'dan ve alegorik bir efsaneden ve bir manifestodan bahsediyor. Almanya'da 1378'de doğan Rosy Cross, Anadolu'ya ve kutsal topraklara gitmiş 106 yaşında 1484'te ölmüştür. Bu eserler simya ile, gizli bilimle ve tıpla uğraşan kiliseye karşı olan gizli bir topluluğun varlığından dem vurur. Eserlerde masonik sembolizm ve dolaylı anlatım kullanılır. Boyle ve Leonardo da Vinci'den, Isaac Newton'a kadar pek çok bilim insanın bu gizli örgüte üye olduğu ve bu örgüt sayesinde kendini geliştirdiği biliniyor. Örgütün tüm özellikleri masoniktir ve Tapınak Şövalyeleri ile ilişkileri olduğuna kesin gözüyle bakılıyor.

Hiç yorum yok:

Kategoriler

"Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir... Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir… Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır..."
Mustafa Kemal ATATÜRK